Abhazya Abhazya'dır | Sakarya Kartvel Gürcü Laz Kültür Derneği'ne Cevaben
ABAZA BİLGİ-BELGE PAYLAŞIM VE APSUARA GRUPLARININ ORTAK BİLDİRİSİDİR
Sakarya Kartvel Gürcü Laz Kültür Derneği’nin 19 Aralık tarihli ‘Abhazya Gürcistan’dır, Gürcistan Hepimizin!’ adlı yazısını okuduğumuzda çoğu zaman yaptığımız gibi ciddiye almayarak geçiştirmiştik. Ne de olsa sadece Gürcü milliyetçileri tarafından tekrarlanan ve hiç bir ciddi akademisyenin, tarihçinin önemsemediği hipotezlerin yeni bir tekrarından başka bir şey değildi. Yazdıkları ikinci yazıyı okuduğumuzda bu sefer en azından düşünmelerini sağlamak için bir cevap yazmanın gerekli olduğunu düşündük.
Öncelikle ‘Abhazya’da 1992-1993 yıllarında yaşanan istenmeyen savaşta…’ diyerek bahsettikleri istenmeyen (!) savaşın kendileri -Gürcistan- tarafından başlatıldığı notunu düşelim. İster suçu Rusya’ya, ister Abhazya’ya atsalar da bu değişmez bir gerçektir. Eduard Şevardnadze’nin bu savaş için ‘en büyük HATAMIZDI’ demesini de ek bir not olarak düşelim.
Bu arada, Sakarya Kartvel Gürcü Laz Kültür Derneği yetkilileri, Gürcistan’ın 1992-93 savaşı sonrasında Mayıs 1998 ve Eylül-Ekim 2001’de Abhazya’yı, 2004 yazında da Güney Osetya’yı zorla yeniden ele geçirme girişimlerini ve 2006 yazında ise Kodor vadisine yaptığı saldırıyı unutmuş (veya görmezden gelmeyi seçmiş) olabilir. Fakat bizler Gürcistan’ın bu saldırgan tutumunu ve halen saldırmazlık anlaşmasını imzalamaktan kaçınmasını unutmadığımızı ayrıca bildirmek isteriz.
Abhazya Cumhuriyeti eski dışişleri bakanı Sergey Şamba bir röportajında “Abhaz tarihinin çarpıtılması, milliyetçi Gürcü bilim adamlarının favori metodudur” der. Maalesef ki bu metod, sadece milliyetçi Gürcü bilim adamları arasında değil, aşırı milliyetçi Gürcü politikacıları sivil toplum kuruluşları ve genel olarak Gürcistan’daki malum çevrelerin favori metodudur. Sakarya Kartvel Gürcü Laz Kültür Derneği’de yazılarında bu metodu kullanmaktan geri kalmamıştır.
“Günümüz Abhazlarının Transkafkasya’ya ancak 17. yüzyılda geldiklerini ve tarihte bir Gürcü kabilesi olan ‘gerçek’ Abhazları yerinden ederek veya onları asimile ederek onların adını aldıklarını savunan düşünce” Gürcü edebiyatçı ve ‘tarihçi’ Pavle Ingoroqva tarafından 1950’lerde ortaya atıldı. Ingoroqva’nın bu absürt hipotezi, çeşitli alanlarda öne çıkan bir dizi Gürcü akademisyen tarafından övülse de, Ingorokva’nın 1954 tarihli ‘Giorgi Merchule’ adlı çalışması ve sunduğu hipotez Gürcü dilbilimci, Abhazolog Ketevan Lomtatidze tarafından cesurca kınandı. Bu absürt hipotez, Gürcü milliyetçiliğinin tavan yaptığı 1988 yılı ve sonrasında yeniden canlandı ve günümüzde de Gürcü milliyetçilerin sürekli tekrar ettikleri bir slogana dönüştü.
Öyleki bazı Gürcü politikacı ve aydınları daha da ileri giderek ‘günümüz Abhazların’ Abhazya’ya 19. Yüzyılda geldiklerini bile iddia ettiler. Örneğin Gürcü Politikacı Irakli Tsereteli (1881-1959) “Abhaz dediğimiz kişiler Abhaz değillerdir. Abhazlar bir Gürcü kabilesiydi. Bugünkü Abhazlar, 19. yüzyılın ortalarında Gürcistan’a göç eden Kabardeyler ve Balkarların torunlarıdır.” iddiasında bulunmuştur. (Bkz. ‘Understanding Ethnopolitical Conflict Karabakh, South Ossetia, and Abkhazia Wars Reconsidered’ – Emil Souleimanov (sayfa 116).
1950 yılından öncesine baktığımızda Pavle Ingorokva’nın yukarıda örneklerini verdiğimiz absürt hipotezin Gürcü tarih yazımında yeri yoktur. Sakarya Kartvel Gürcü Laz Kültür Derneği’nin iddiaları da tamamen 1950 ve sonrasındaki milliyetçi Gürcü tarih yorumuna dayanır.
Gürcistan’daki İlia Devlet Üniversitesinde Tarih profesörü olan ve hem Abhazya’da hem Gürcistan’da saygın bir bilim adamı olarak görülen Giorgi Ançabadze, Gürcistan İnsan Hakları websitesine verdiği röportajında şöyle diyor: “Birçok ünlü Gürcü bilim adamı, Abhazların doğu Karadeniz kıyılarının eski sakinleri olduğunu düşünüyor. Hatta Ivane Javakhishvili, Simon Janashia, Arnold Chikobava ve diğerleri, Abhaz-Çerkes kabilelerinin, Gürcü kabileleri oraya gelmeden önce Batı Gürcistan topraklarında yaşadığını varsayıyor; bu onların [Abhazların] bizim topraklarımız üzerinde bizden daha eski yerlileri olduğu anlamına gelir. Bu varsayım, Gürcü-Abhaz çatışmasının ciddi bir gerilime dönüştüğü 1989 yılından önce yaygındı.”
Ançabadze sözlerine şöyle devam ediyor:
“Abhazların Abhazya’ya 17 ve 18. yüzyıllarda Kuzey Kafkasya’dan geldiği iddiası eleştirinin ötesindedir. Antik kaynaklara göre, Abhaz kabileleri Abhazya topraklarında 1. yüzyıldan itibaren yaşamaktadır. Hatta bölgede daha önce yaşadıklarını da var sayabiliriz… Tarihsel kaynaklar, Kuzey Kafkasya halkının önemli bir bölümünün Abhazya topraklarına yeniden yerleşmesi hakkında herhangi bir bilgi vermemektedir. Bununla birlikte, nüfusun Abhazya’dan Kuzey Kafkasya’ya yerleştirildiğini gösteren birçok belge vardır.”
Gürcü tarihçi A. Guguşvili, ‘Caucasia and the Caucasus’ (Journal of The Royal Central Asian Society Volume 30, 1943 – Issue 2 [sayfa 174-190]) adlı makalesinde şöyle yazıyor:
“Abhazlar Kafkasya”nin en eski kadim milletlerinden birisidir. Bu halk M.Ö 1. yüzyıldan beri bugünkü Abhazya topraklarında yaşamaktadırlar.” Devamında ise Ançabadze’nin bahsettiği gibi Abhazya’dan Kuzey Kafkasya’ya olan göçten bahsediyor:
“17. yüzyılda [aslında bu süreç 14 ve 17. yüzyıllar arasındadır. Ed.] Abhazlar’ın bir kısmı Kuban (şimdiki Krasnodar) bölgesi dağlarına -Kafkas sıradağlarının kuzey yamaçlarına- geçti. Halen bu bölgede Abazin adı altında yaşamaktadırlar.”
Batı kaynaklarına dönecek olursak, Gürcü milliyetçilerin tezini çürüten en iyi kaynaklardan birisi 1404 yılında Kafkasya’yı boydan boya dolaşmış din adamı Johannes de Galonifontibüs’ün günlükleridir.
Lajos Tardy’nin Galonifontibüs’ün günlüklerinin çevirilerini yayınladığı “1404 Yılında Kafkas Halkları ve Komşuları” adlı çalışmasında Johannes de Galonifontibüs şöyle yazıyor:
“Bunların (Çerkesler) ötesinde küçük tepelik ülke Abhazya vardır… Kendi dillerini konuşurlar… Onların doğusunda, Gürcistan yönünde Megrelya denen ülke uzanır… Kendi dilleri vardır… Gürcistan bu ülkenin doğusundadır. Gürcistan bir bütün değildir… Kendi dilleri vardır.” ('The Caucasian peoples and their neighbours in 1404', - Lajos Tardy – Acta Orientalia Academicae Scientiarum Hungaricae, XXXII (i),83-111,1978)
Ünlü gezgin Evliya Çelebi ise 1646-1647’de Doğu Karadeniz kıyısına yaptığı bir yolculuk sırasında, Abhazca, Çerkesce ve Ubıhça, Megrelce ve Gürcüceden oluşan kısa sözlükler topladı. Çelebinin topladığı bu sözcükler dilbilimci Jost Gippert’sin ‘The Caucasian language material in Evliya Çelebi’s “Travel book” A Revision’ adlı çalışmasından görülebilir.
Gürcü milliyetçilerinin iddia ettiği gibi Abhazlar ancak 17. Yüzyılda Abhazya’ya geldiyse, 1404 yılında Megrelce ve Gürcüceden farklı bir dil konuşan Abhaz halkı sizce kimdi? Evliya Çelebi 1646-1647 yıllarında Abhazya’da Abhazca sözcükleri nasıl kaydetti?
Yine kaynaklara dönecek olursak, George Ellis’in (1753-1815) hazırladığı “Karadeniz ve Hazar Deniz Arasındaki Ülkelerin Haritaları Üzerine Rapor” adlı eserin 18.sayfasında şöyle yazmaktadır: “Abhazların ülkesine Absnı denir. Tatarlar, Türkler ve Çerkesler tarafından Abasa, ve Gürcüler tarafından Abhaseti olarak anılır. Abhazların ülkeleri Bizanslı tarihçilerce Abasgia ve İmparator Konstantin’in Abasgia’sıdır”.
Johann Anton Güldenstadt’ın (1745-1781) “Gürcistan seyahati” adlı eserinin Gürcüce tercümesi ile Almanca metnini G. Gelaşvili yayınlamış ve incelemiştir. Eserin 46 ve 47.sayfalarında şöyle yazmaktadır: “XVIII. yy ikinci yarısının araştırmacısı ordinaryüs J.A.Güldenstadt Gürcülerin Abhazya sakinlerini Abhazlar (Abchasi), Çerkesler ise Abasa (Abasa), kendilerinin ise Abasie olarak tanımladıklarına dikkat çekmiştir.”
Bu birkaç örnek bile Pavle Ingorokva’nın absürt hipotezlerini çürütmek için yeterlidir.
Abhazya’nın tarihin her döneminde Gürcistan’ın ve Gürcü kültürünün bir parçası olduğu iddiası, yine Sakarya Kartvel Derneğince sıkça tekrarlanmış. Altını çizerek belirtmek gerekirse, Abhazlar ve Gürcüler akraba olmayan halklardır. Kökenleri farklıdır; dilleri farklı dil ailelerine mensuptur, farklı adetleri, gelenekleri ve ulusal karakterleri vardır.
Abhazya Krallığı 8. yüzyılda ortaya çıktı ve iki yüzyıl boyunca Karadeniz bölgesinin en güçlü devletlerinden biri oldu. 8. ve 10. yüzyıllarda hüküm süren Abhazya Krallığı, Leonides hanedanı tarafından yönetilen bir krallıktı. Bu krallık aktif fetihçi bir politika izleyerek sınırlarını bugünkü Gürcistan’ın batısına kadar genişletti, başkentini Anakopia’dan Kutaisi’ye taşıdı. Bu dönemde tüm bu bölgenin adı Abhazya olarak anılır.
800 yılında Güneydoğu Avrupa. Kaynak: Euratlas.com
Abhaz Krallığı sonraki yüzyıllarda kendi etnik sınırlarının dışına çıkarak, o zamana kadar dağınık olan batı ve doğu Gürcü topraklarını kendi hükümdarlık asası altında birleştirdi.
10. yüzyılın sonlarına doğru (975-978), Batı ve Orta Transkafkasya’nın önemli bir bölümünün birleşmesine nesnel olarak öncülük eden Abhazya Krallığı’nın doğu politikasıdır. Abhaz Krallığının Kartli, Kaheti prensliklerini hâkimiyetine katmasıyla doğuyu da kapsayan birleşik bir krallık ortaya çıkmıştır. Babası Gurgen Bagrationi Gürcü olan annesi Gurandukht’ ise Abhaz olan II. Bagrat (Gürcü Krallık numarasına göre III. Bagrat), 978’de bu krallığın ilk kralı oldu. Bu krallık birleşik tek bir Gürcistan krallığı değil, Abhaz-Gürcü krallığıdır.
Bu dönemde kurulan yönetimin resmi adı yalnızca en önemli iki kabile bileşenine atıfta bulunur ve – hanedan yerine – hiçbir etnik veya ulusal birlik duygusu taşımaz. Örneğin 1124’ten sonra bu bölgedeki kralların tam resmi ünvanları şu şekildedir:
Kralların Kralı, Doğunun ve Batının Otokratı, Mesih’in Kılıcı, Abhazya Kralı, Kartli Kralı, Kakheti ve Hereti Kralı, Ermenistan Kralı, Şirvan’ın Sahibi.
Abhaz dili bu dönemlerde yazılı olarak kullanılmıyordu. İlk olarak Yunanca, daha sonra ise Gürcüce yazı/edebiyat dili olarak kullanıldı. Buna rağmen Abhaz diliyle ilgili ilk kayıt, Kraliçe Tamar’ın oğlu ve varisi Giorgi’ye Apsar (Abhaz) dilinde aydınlatıcı anlamına gelen ikinci adını – Lasha‘yı verdiği ve Gürcü tarihi kaynağı “Kartlis Tskhovreba” (Kartli’nin Hayatı)’da bahsedilen belgesidir. ‘Apsar’ ise Abhaz halkının kendi ismi olan ‘Apsua’dan gelir.
Ünlü Oset dilbilimci Vasily Abaev ‘Güney Osetya’nın Trajedisi’ (Tragedija Jugo-Osetii: bespredel genocida) adlı eserinde şöyle yazar:
“Uydurma “yurtsever” fantezilerden gerçek tarihe geçelim. Çağımızın 10. yüzyılından önce herhangi bir Gürcü krallığına dair bir ipucu yoktur. Eğer bu zamandan önce Gürcüce konuşan bir “krallık” varsada, bunun Transkafkasya sınırları içinde siyasi bir önemi bile yoktu. Gürcü devleti ancak Kral David (1073-1125) ile istikrarlı bir siyasi statü kazandı ve haçlı seferleri sayesinde Batı’da tanındı. “Gürcü Kronikleri”, fantezi ile gerçekliğin çeşitli bir karışımını sunarak başlar. Burada birçok ‘kral’ figürü vardır. Ama burada tuhaf bir şey var — hiçbirinin adı Gürcüce değil — hepsi İranlı’dır.” (Bkz. https://en.wikipedia.org/wiki/Pharnavazid_dynasty)
Pavle Ingorokva ve Abhazya tarihi yazımı hakkında yapılmış en kapsamlı araştırmalardan birisi Prof. Kevin Tuite’nin ‘The Rise and Fall and Revival of the Ibero-Caucasian Hypothesis’ adlı çalışmasıdır. Bu çalışma içerisinde, özellikle ‘The Ibero-Caucasian hypothesis and the historiography of Abkhazia’ bölümde yukarıda bahsettiğimiz konular kaynakları ile bahsedilmektedir.
Sakarya Kartvel Gürcü Laz Kültür Derneği yetkilileri bu çalışmayı dikkatlice okurlarsa iddialarının ne kadar asılsız ve tek taraflı olduğunu göreceklerdir.
Abhazya ve Gürcistan’ın krallığı Moğolların gelişiyle yaklaşık 1245 yılında çöktü. Zamanla bu bölgeler daha küçük siyasi birimlere bölünerek egemen prenslikler oluşturdu; bunlardan biri prens Çaçba ailesinin yönetimindeki Abhazya’ydı. Abhazya’daki Çaçba’lar ile komşu Megrelya’daki Dadiani ailesinin prensleri arasında yüzyıllar süren üstünlük ve kıyı bölgelerinin kontrolü için rekabet yaşandı. Abhazya birkaç yüzyıl bağımsız olarak kaldı.
1635-1653 yılları arasında Megrelya’da yaşayan Katolik İtalyan misyoner Archangelo Lamberti, Abhazya’nın Megrelya ile olan sınırını Kodor nehri olarak belirttiği notunu da ayrıca düşelim.
16. yüzyılın başlarından itibaren Osmanlı Türkiyesi bölgedeki gelişmeleri etkilemeye başladı ve en sonunda 17.-18. yüzyıllarda Abhazya Osmanlı İmparatorluğu’nun güçlü siyasi ve kültürel etkisi altına girdi.
Rusya, 18. yüzyılın sonlarından itibaren yayılmacı gözünü Kafkasya’ya çevirmeye başladı. Orta ve doğu Gürcü eyaletlerinin kralı Erek’le (tüm Gürcistan değil) 1784’te Büyük Katerina’nın Rusya’sı ile Georgievsk Antlaşması’nı imzaladı, ancak özgürlüğü seven Kuzey Kafkasya kabileleri Rusya’nın genişlemesinin önünde durdu. 1810’da Abhazya yönetimi, Rusya’nın ‘koruması’ altına girdi. Çerkes, Ubıh ve Abaza toplulukları mücadeleye 1864 yılına kadar devam etti. Kafkasya muhalefetinin nihai yenilgisinin ardından diğer Kuzey Batı Kafkas kabileleri ile 21 Mayıs 1864’de günümüz Soçi şehrinin iç kesimlerindeki Krasnaya Polyana’da (Abhaz dilinde Gubaa-dü) teslim oldular. Rus-Kafkas savaşlarında Gürcüler aktif olarak Ruslar’ın yanında yer aldı ve Kuzey Kafkas halklarına karşı savaştı. Hatta 21 Mayıs 1864 yılında Kbaada’ da (Gubaa-dü) yapılan zafer geçidine Ruslarla birlikte katıldılar. (Bkz. https://abkhazworld.com/aw/history/627-21-may-1864-from-dmitri-kipiani-to-grand-duke-mikhail-nikolaevich-romanov).
Kafkasya’yı Kuzey Batı Kafkasya konuşan halklarından arındırma süreci 1864 yenilgisinin ardından başladı ve 1877-78 Türk-Rus savaşından sonra, tüm Ubıhlar ile Çerkesler ve Abazaların çoğunun anavatanlarından sürülmesi ile sonuçlandı.
Abhazya’nın demografik durumu, ancak Kuzeybatı Kafkasya’daki direnişin sona erdiği 1864 ve 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşından sonra radikal anlamda değişmeye başladı. 19. yüzyılın son çeyreğinden itibaren yabancı unsurlar, özellikle komşu Megrelya’dan, Abhazya’nın boşaltılmış topraklarına akmaya başladılar.
Gürcü aydını ve eğitimcisi Yakob Gogebaşvili, Abhazya’yı kolonize edecek en iyi halkın Megreller olduğunu savunanlardandı. Bu görüşünü de 1877 yılında Tifliskiy Vestnik gazetesinde Gürcüce “vin unda iknes dasaxlebuli apxazetshi?” (Abhazya’ya kimler yerleştirilmeli?) adlı makalesinde detaylandırmıştır. Makalenin İngilizce çevirisi https://abkhazworld.com/aw/history/1984-who-should-be-settled-in-abkhazia-by-jakob-gogebashvili-1877 adresinden okunabilir.
1882 yılında Şroma gazetesi “Çerkesya ve Abhazya’nın ilhak edilmesinin Gürcü halkının tarihindeki en muhteşem olay” olduğunu yazdı (Şroma, 1882, no 15, Gürcüce). 4 Şubat 1879’da, “Droeba” adlı bir başka gazete “Kafkasya’daki boşalan yerlere başka halklar gelmeden önce, zaman varken yayılmalı” diye yazıyordu.
Aşağıdaki linkler üzerinden TAMAMI Gürcü kaynaklarından ve Gürcüce’den çevirilmiş kaynakları okuyabilirsiniz.
https://abkhazworld.com/aw/blogs/1176-revelations-of-forgotten-voices
1900’lü yıllara gelirsek, Sakarya Kartvel Gürcü Laz Kültür Derneği bu dönemi şu şekilde özetliyor: “1918-1921 yılları arasında bağımsız Demokratik Gürcistan Cumhuriyeti Abhazya’yı da kapsıyordu. 1921 yılında Gürcistan Rus Kızıl Ordusu tarafından işgal edildi ve bağımsızlığı elinden alındı.”
Bu dönemi neden hızlıca geçiştirdiklerini, neden detaya gir(e)mediklerini de açıklamak istiyoruz !
1917 devrimleri ve iç savaş ve savaş ardından gelen müdahaleler, ulusal emellerin gerçekleşmesi için tamamen yeni koşullar yarattı. Sayıca az olan Abhaz halkının aralarından seçim yapabilecekleri bir dizi potansiyel müttefiki vardı: Rusya, Türkiye, “Kuzey Kafkasya Dağ Halkları Cumhuriyeti” ile birlik, “Transkafkasya Federasyonu” veya Gürcistan Cumhuriyeti… 1917 yılında Kuzey Kafkasya halkları ile birleşme girişiminin başarısız olmasının ardından Sohum’daki Abhaz Halk Konseyi 9 Şubat 1918’de Gürcistan Ulusal Konseyi ile karşılıklı ilişkiler konusunda bir anlaşma imzaladı. Bu anlaşma İngur Nehri’nden Mzymta (daha sonra Psou) Nehri’ne uzanan sınırlar” içerisinde bölünemez bir Abhazya’yı tanıyordu. Antlaşma maddelerinin İngilizce çevirisi https://abkhazworld.com/aw/history/1722-the-treaty-between-abkhazian-and-georgian-national-congresses-9-february-1918 adresi üzerinden görülebilir.
Ancak bu anlaşma Mayıs 1918’de ilan edilen Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti’nin, Haziran 1918’de Alman desteğiyle “Bolşevik tehdidini karşılamak” için Abhazya’yı işgal etmesini engellemedi.
Bu dönem için yakın zamanda yazılan iki detaylı çalışmayı aşağıdaki linklerden okuyabilirsiniz. Ayrıca, okuyuculardan ve Sakarya Kartvel Gürcü Laz Kültür Derneği yetkililerinden bu çalışmalarda gösterilen kaynaklara özellikle dikkat etmelerini rica ediyoruz.
- Abkhazia and Georgia on the Verge of Independence (1917 - 1921), by Cem Kumuk
- Georgian policy towards Abkhazia in the period 1918-1921, by Vadim Mukhanov
İngiliz gazeteci, yazar Carl Eric Bechhofer Roberts, ‘In Denikin’s Russia and the Caucasus, 1919-1920’ adlı kitabında Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti için şöyle yazar: “Hür ve Bağımsız Sosyal-Demokrat Gürcistan Devleti hafızamda, ’emperyalist küçük bir millet’in klasik bir örneği olarak daima kalacaktır. Hem dışarıdaki yayılmacılığı ve içerideki bürokratik tiranlığı, hem de şovenizmi bütün sınırları aşmıştı.” (sayfa 14).
1921’de Abhazya ve Gürcistan Sovyetleştirildi. 31 Mart 1921’de bağımsız Abhazya Sovyet Cumhuriyeti ilan edildi. 21 Mayıs 1921’de Gürcü Bolşevik hükümeti Abhazya’nın bağımsızlığını resmen tanıdı. https://abkhazworld.com/aw/reports-and-key-texts/600-1921-declaration Ancak aynı yıl, Stalin (Iosif Vissarionovich Dzhugashvili) ve diğer etkili Gürcü Bolşeviklerin baskısı altında Abhazya, Gürcistan ile bir birlik (yani konfederasyon) anlaşması imzalamak zorunda kaldı. Buna ragmen Abhazya, Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan’ın EŞİT ORTAĞI olarak, Transkafkasya Federasyonu’na katıldı ve Federasyonun bir üyesi ve uluslararası hukuk öznesi olarak Sovyetler Birliği’nin kuruluşuna katıldı.
Abhazya, Stalin’in emriyle statüsünün Birlik Cumhuriyeti’nden Gürcistan’daki Özerk Cumhuriyet’e düşürüldüğü 1931 yılına kadar tam bir birlik cumhuriyeti olarak kaldı.
1931 yılında Abhazya’nın Gürcistan’a bağlanması, Abhaz halkının onayı ve iradesi dışında gerçekleştirildi ve Abhazya’da kitlesel protestolara neden oldu. Dolayısıyla, Abhazya Özerk Cumhuriyeti’nin Gürcistan içinde kurulması, sık sık iddia edildiği gibi, Bolşeviklerin cumhuriyetin azınlıklarından birine özerk statü vermesinin bir sonucu değildi, daha çok iki komşu devletin birleşmesiyle zorunlu yakınlaşmasıydı.
Abhazya’nın ilk cumhurbaşkanı Vladislav Ardzınba bu durumu şu şekilde açıklamıştır: “1931’de Abhazya, Gürcistan SSC içinde özerk bir cumhuriyete dönüştürüldü. Bu bakımdan, Abhazya, siyasi statüsü Stalin’in baskısıyla yukarı doğru değil aşağı doğru değiştirilen tek cumhuriyettir”. (Pravda Gazetesi, 14 Temmuz 1989).
Abhazya’nın statüsünün düşürülmesi, aynı zamanda bir Gürcüleştirme politikasına da kapı araladı. 1937’de, Gürcistan Komünist Partisi’nin başkanı Lavrenti Beria, binlerce Gürcü’nün (özellikle Megrellerin) Abhazya’ya zorunlu göçünü içeren planı üstlendi. 1953’e kadar olan dönemde Batı Gürcistan’dan on binlerce köylü Abhazya’ya yerleştirildi ve etno-demografik denge Abhazların aleyhine daha da kaydırıldı. 1926 Sovyet nüfus sayımı sırasında Abhazlar, Abhazya nüfusunun dörtte birinden fazlasını oluşturuyordu (%26.4). Stalin-Beria döneminin demografik mühendisliği bu oranı yaklaşık altıda bire (%17-18) indirdi.
16 Ağustos 1936 tarihinde SSCB Merkez Yürütme Kurulu’nun “Yerleşim isimlerinin doğru yazılması” kararı uyarınca Abhazyadaki kent isimlerinden Sohum’un “Sohumi” , Tkuarçal’ın “Tkavrçeli” ve Oçamçıra’nın “Oçamçiri” olarak değiştirilmesi kararı alınmıştı. Bu değişiklikler daha sonralari Abhazya’da yerde bulunan taşların bile isimlerini toptan değiştirmeyi hedefleyen uygulamanın ilk adımıydı.
1936-1953 yılları arasında Gürcü yönetiminin kararı ile Abhazya’da 150’den fazla yerleşim yerinin Abhazca isimleri değiştirildi ve buralara Gürcüce isimler verildi. Diğer yerleşim yerlerinin isimleri ise Gürcü dili transkripsiyonuna dayandırılarak değiştirildi. Bu yıllar arasında Gürcistan SSC topraklarında 500 yerleşim yeri yeni isimler almış olup, bunların 318’i sadece Abhazya’daki birimlere ait isimlerdi. (S. Sımsım, Abazaların Politik Tarihi, s317, İstanbul, 2016).
1937’de yeni Gürcü yerleşimciler için konut inşa etmek için özel bir organizasyon kuruldu – “Abhazpereselenstroi” (“Abhazya Yeniden Yerleşim İnşaatı”). 1939’da Gudauta ve Oçamçira bölgelerindeki Abhaz köylerinin yakınında, Abhaz yerleşimlerinin kalan tek bölgelerini bölmek amacıyla toplu Gürcü yerleşimleri ortaya çıktı. Daha sonra yerleşimciler Abhaz köylerinin topraklarına da yerleştirildi.
Bu video kaydı 1941’de çekilen Abhazya üzerine 30 dakikalık bir belgeselden alınmıştır. Filmde Gagra, Gudauta ve Oçamçira bölgelerinde oluşturulan yerleşim yerlerinden bahsederek, Abhazya’ya yerleştirilen Gürcülerin gelişi, evlerinin inşasını ve fiilen taşınan bir aileyi görebilirsiniz.
Grafik: 1897 – 1989 yılları arasındaki Abhazya’daki demografik değişim:
Kaynak: Consiliation Resources (A question of sovereignty. The Georgia-Abkhazia peace process. (London 1999). ‘The roots of Conflict.’ Sayfa 19.)
Bu dönemde Abhaz entellektüelleri ve siyasileri öldürüldü. 2 Kasım 1937’de, Abhazya’nın en yüksek hükümet organı olan Merkez Sovyet Yürütme Komitesi’nin 28 üyesi (çoğunluğu etnik Abhaz olan kişiler ) görevden alındı ve “Karşı-devrimciler”, “halk düşmanları” vb. olarak tutuklandılar. Temmuz 1937’den Ekim 1938’e kadar olan dönemde, Abhazya’da siyasi suçlamalarla en az 2186 kişinin tutuklandığı biliniyor; Bunlardan 754’ü vuruldu. Ekim-Kasım 1937’de Suhum’da 13 tanınmış kamu şahsiyetinin gösteri duruşması yapıldı; sanıkların hepsi katil, yabancı istihbarat ajanı vb. sıfatlarla vurulmaya mahkum edildi.
Yine bu dönemde Abhaz alfabesi Gürcü karakterleri ile değiştirildi. 1945-46 Abhazca okulları kapatıldı. Abhaz çocukları, eğitim dilinin Gürcüce olduğu okullara gitmek zorunda kaldılar. Bu durum özellikle o dönemde yetişen Abhaz kuşağının zihninde acı hatıralar bıraktı. Çünkü ana dillerini konuşmaları durumunda dayak yediler ve daha önce bilmedikleri bir dille baş etmek zorunda kaldılar. Aynı zamanda Abhazya’da yayıncılık ve radyo yayıncılığı durduruldu. Genel olarak, Abhaz dilinin kamusal kullanımı giderek kısıtlandı.
1949’da Rum ve Türk azınlıklar Abhazya’dan Kazakistan ve Orta Asya’ya sürüldü ve Gürcüler eski Rum ve Türk köylerine yerleştirildi. Böylece, Abhazya’nın Gürcüleşmesi politikasından sadece Abhazlar değil, Gürcü olmayan diğer etnik gruplar da etkilendi.
Abhazya’daki Stalin-Beria Terörü olarak adlandırılan bu dönem için aşağıdaki kaynaklara bakılabilir.
- The Stalin-Beria Terror in Abkhazia, 1936-1953, by Stephen D. Shenfield
- The Great Terror in Abkhazia (Abkhaz ASSR, 1937 - 1938) Vol. I - II - III
- Documents from the KGB archive in Sukhum. Abkhazia in the Stalin years, by Rachel Clogg
- Bolshevik order in Georgia: The Great Terror in a Small Caucasian Republic, by Marc Junge & Bernd Bonwetsch (Vol 1)
- Resettlement to Abkhazia
2013 yılında Laz aydınlarının kaleme aldığı metin şu şekilde bitiyor: “Aşağıda imzası bulunan biz Laz aydınları ve sivil toplum örgütleri, Gürcistan’dan yönelen bu Kartvelist propagandaya ve Kartvelizme artık tepkisiz kalmamak gerektiği fikrindeyiz. Tek bir ağızdan ortak görüşlerimizi ihtiva eden bu metin, Gürcistan, Türkiye ve Dünya’da konuyla ilgili bütün kurum ve kuruluşları haberdar etmek amacıyla kaleme alınmıştır.”(Bkz. https://lazca.org/lazca/50-lazlar-ortak-deklarasyonla-dunyaya-seslendiler.html)
Lazları bile usandıracak Gürcü/Kartvel şövenizmi, Gürcü kara propagandası için biz de tepkisiz kalmayacağız. Yazılarında sürekli donanımlı olduklarına vurgu yapanların donanımları yalan üzerine kurulu bir tarih yazmak ve kamuoyunu etki altına almaktan başka bir şey değildir. Atılan her iftira için, söylenen her yalan için tamamen bilimsel kaynaklara dayalı cevaplarımızla Gürcü şovenistlere kendimizi hatırlatmaya devam edeceğiz.
Gürcü milliyetçi saldırganlığına karşı çıkarlarımızı savunma cüretini gösterdiğimiz için 1992-1993 yıllarında 13 ay boyunca vahşete maruz kaldık. Kendilerine önerdiğimiz konfederasyon için aldığımız yanıt, tanklar ve bombalar oldu.
Buna rağmen Abhaz diasporasından müttefiklerimizle ve Kuzey Kafkasya’dan gelen kardeşlerimizle Gürcü işgalciyi kovmayı ve savaşı kazanmayı başardık. Sonrasında ise Gürcistan’ın çeşitli liderleri/hükümetleri bir çözüm yolu olarak bize teklif etmeye istekli olduğu tek şey, ‘önceki statükoya’ geri dönüşden başka bir şey olmadı.
Tarihte, işgal edilerek, nüfusunun %4’ünü kaybetmesine rağmen yine de savaşı kazanan bir halkın, savaş öncesindeki aynı ikincil statüyü -yani Stalin’in yarattığı Sovyet Gürcistan sınırlarını- kabul etmeye uysalca boyun eğdiği kaç örnek vardır?
Kendi halkı için özgürlük ve bağımsızlık ve diğer halklara karşı diktatörlük ve açık şovenizm… Bu Abhazya ile ilgili Gürcü politikasının altında yatan çifte standarttır. 1989’da Gürcü-Abhaz ihtilafının başlangıcında Nobel barış ödüllü Akademisyen Andrei Sakharov’un Gürcistan’ı bir “mini-imparatorluk” olarak adlandırması bu nedenle tesadüf değildir. (Ogonёk 1989, 31).
Abhazya, Gürcistan DEĞİLDİR. Abhazya Abhazya’dır! En önemlisi de Abhazya başkasının yarattığı bir devlet değil. Bir savaştan sonra, özellikle de (Gürcistan tarafından) kendilerine dayatılan bir savaştan sonra bağımsız hale gelen bir ülkedir. Abhazya’nın devlet olma hakkının olup olmadığını belirlemek ne Rusya’ya, ne Gürcistan’a veya diğer devletlere bağlı değildir. Bu hak sadece ve sadece tek başına Abhazya’ya aittir!
Bu gerçeği kabul ettiğiniz zaman hepimiz hak ettiğimiz huzur içinde hayatlarımıza devam edebiliriz.
Son olarak yazımızı 1883 yılında Gürcü gazetesi “Droeba” da Gürcüce yayınlanan bir yazıdan alıntı yaparak bitirelim:
“… Abhazya, adından da anlaşılacağı gibi, Abhazlarındı ve onlara aittir..”
Devamını https://abkhazworld.com/aw/blogs/1176-revelations-of-forgotten-voices adresinden okuyabilirsiniz.
Kaynak: Apsuara.com